Her insanın yaşamı boyunca güzel zamanları da kötü zamanları da mutlaka oluyor. İnsan hayatında inişler ve çıkışlar, iyiler ve kötüler, mutluluk ve hüzün, varsıllık ve yoksulluk gibi birçok unsur iç içe bulunuyor.
Elbetteki her insan bu devingenliğe aynı tepkiyi vermiyor. Olumsuz durumlarla karşılaştığında kimi insanlar bu olumsuzluğu aşmak için kalıyor ve mücadele ediyor. Kimi insan da olumsuz bir durumda kaçmayı tercih ediyor.
Kalanlar bu değişimin normal olduğunu, her bir durumun ve olayın bize bir mesaj verdiğini kabul edenler. Bu anlayıştaki insanlar her durumda ne yapabilirim diye düşünüp, üzerine düşen sorumluluğu anlamaya ve yerine getirmeye çalışır.
Olumsuz bir durumla karşılaştıklarında, enerjilerini şikayet etmek, sızlanmak, suçlu aramak yerine çözüm önerileri bulmaya ve bulduğu çözümleri uygulamaya yönlendirirler. Her bir insanın çabasının önemli olduğunu bilir, çabalayan herkesi değerli görür.
Ben ne yapabilirim, biz ne yapabiliriz diye düşünerek hem bireysel sorumluluk alır, hem de kendisini toplumun bir parçası gördüğünden işbirliğine açık, beraberlik bilinciyle hareket eder. Kendine güvenir ve sorumluluk alması gerektiğini bilir, toplumuna da güvenir. Sorunu çözmesi için kurtarıcılar bulmaya ve beklemeye çalışmaz.
Kaçanlar ise hayattaki bu değişimi kabullenemez, olumsuz bir durumla karşılaştığında sürekli şikayet ederek ve sızlanarak enerjisini tüketir. Sürekli bir suçlu arama ve eleştirme ile önyargılarla düşman üretir.
Sorumluluk almak ve olumsuzluğu gidermek yerine sadece kendini düşünerek orayı terkedip kendini kurtarmak ister. İçinde bulunduğu toplumu (aile, ülke, halk) cahil ve küçük görerek onların düzelmeyeceğini düşünür, onlar için bir fedakarlık yapmayı, onlarla işbirliği yapmayı istemez.
Şimdi hepimiz kendimize soralım, biz kalanlardan mıyız, kaçanlardan mı?
Kalanlardan inşaAllah