Karanlık şehir ilk defa Okkan geldiğinde aydınlatılmış, yerliler tüm dertlerini polislere korkusuzca anlatabilmiş ve eskiye nazaran sokaklarda bir nebze daha rahat dolaşabilmişlerdir. Diyarbakırlılar için Gaffar Okkan demek ‘baba’ demektir, devlet demektir.

Ancak o dönemlerde bölgenin başında çok büyük bir bela vardır. Sokaklarda gövde gösterisi yaparak gezinen, insanları ‘din ve inanç’ adı altında kandırıp, vahşice katleden bir örgüt… İşte Okkan, bu örgütün ipini çekmeye ve Diyarbakır’ın huzurunu sağlamaya yemin etmiştir.

Üstelik bu örgütün tek başına hareket etmediğini, derin devletle ve uluslararası güçlerle olan bağının da farkındadır. Hikayemiz, Okkan’ın bir örgüt üyesini ele geçirmesiyle başlar.

 Bu üye, örgütün tüm karanlık yüzünü Okkan ve özel kalemi Mehmet’e açıkça anlatır.

Gaffar, ondan teşkilat için çalışmasını ister. Gaffar ve ekibi yavaş yavaş bu örgütün elemanlarına ulaşıp, bunları kamuoyuna sundukça karşı taraf da boş durmamaktadır. Gaffar’a gelen tehdit telefonları, evine kadar sokulan ajanlar Okkan’ın ailesine kadar sızıp operasyona hazırlanıyorlardır. Gaffar, ailesini olabildiğince bu işten uzak tutmak ister.

Kendisine gelen tehditler, uyarılar umrunda değildir. Bunlar olurken Gaffar’ın ilk aşkı ve karısı olan Zerrin ise eşinin bu süreçte çok yorulduğunun farkındadır ve ona süpriz bir tatil planı hazırlamaktadır. Kısa bir süreliğine de olsa oğulları Can’ı da yanlarına alarak ailecek memleketleri olan Hendek’e gitmek istemektedir.

Gaffar Okkan tam örgütün ana elemanını yakalayıp tüm dosyaları, şifreleri ve kaçak paraları, o gece düzenlenen Uğur Mumcu anma töreninde kamuoyuyla paylaşacaktır ki Şehitler Mevki’ninde büyük bir suikasta uğrar.

Tam 500 merminin kullanıldığı bu vahşi operasyonla, Gaffar Okkan, özel kalemi, korumaları ve şoförü hayata veda eder. Bu ölüm arkasında gözü yaşlı bir aile bırakır. Diyarbakırlılar’ın rüyası da ‘gaffar babalarının’ ölümüyle başlamadan sonlanır.