TÜGVA Hendek Kadın ve Aile koordinatörü Öznur Tutucu, açılışta yaptığı konuşmada, “28 Şubat 1997 tarihinde Türkiye post modern bir darbeye muhatap oldu. Bugün 28 Şubat darbesinin yıldönümü vesilesiyle tüm darbeleri bir kez daha şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Darbe bir insanlık suçudur. Zira, darbe eylemiyle insanların başta yaşama hakları elinden alınmakta, bireysel ve toplumsal her türlü özgürlükleri kesintiye uğratılmaktadır. 28 Şubat döneminde bireysel özgürlükler bağlamında, insanların eğitim-öğretim, çalışma, düşünce, inanç ve ibadet haklarının elinden alındığını gördük. Bu milletin çocukları ilköğretimden üniversite çağına kadar eğitim hayatından yoksun bırakıldılar. Dini inançları sebebiyle çalışma hakları dâhil tüm sosyal ve ekonomik hakları ellerinden alındı, haince fişlendiler.” diye konuştu.
Konuşmasının devamında Kadın ve Aile koordinatörlüğünün Ekim ayından itibaren Osmanlı Çadırında haftalık dersler yapıldığını, pazartesi günleri (17.30) Peygamberler Tarihi, çarşamba günleri (13.00) İslama Bakış derslerimiz hanımlara yönelik olduğunu belirtti.
Postmodern bir darbenin öyküsünü anlatmak ve o günlerde yaşadıklarını belirtmek için konuşmacı olarak katılan Fatma Gülşen DURSUN, “28 Şubat, kadınların başörtülü olduğu için okullara sokulmadığı, dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adıdır. Türkiye'nin son askeri müdahalesi olan 28 Şubat, 1997'de Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetinin silahlı kuvvetler tarafından istifaya zorlanmasıyla yaşandı. 27 Mart, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin aksine, askerler 28 Şubat'ta yönetime bizzat el koymadı. Bunun yerine medya üzerinden bir savaş verildi. Askerlerin hükümeti görevden zorla almaması da 28 Şubat'ın "post-modern darbe" olarak anılmasına yol açtı.” diyerek konuşmasına kendi yaşamından örnekler vererek devam etti.
“Türkiye, 28 Şubat dönemi ile telafisi imkânsız bir döneme girmişti. “Şeriat geliyor" şeklinde suni korku politikasının ardından, özellikle başörtüsüyle okumak isteyenlere büyük bir linç kampanyası başlatılmıştı. Tek istekleri eğitimlerine devam etmek olan imam hatip ve üniversite öğrencilerine okul kapıları birer birer kapanmıştı.
Kendimde dâhil okullara girmek isteyen başörtülü öğrenciler adeta terörist muamelesi görüyordu. Öğrencilerin binlercesi gözaltına alındı okul bahçesine dahi sokulmadı. Sınıf arkadaşlarımız sınavlara çalışırken acaba hoca kolay mı soru sorar çalıştığımız yerden mi çıkar kaç soru sorar diye düşünürken biz başörtülü öğrenciler yarın acaba sınava alınacak mıyız diye düşünüyorduk.”
Programın sonunda Öznur Tutucu Fatma Dursun'a katılımdan ve katkılarından dolayı teşekkür ederek çiçek hediye etti.