Din ve Bilimin Birlikteliğinin Gerekliliği
Doğru bir din ve ahlak eğitimi için sebeplilik ilmi olan bilime ihtiyaç vardır. Bilim ihmal edildiğinde din anlayışı taklit, hurafe ve mucize ile dolar. Dindeki bu yanlış anlamaları ıslah etmenin yolu sebeplilik ilmi olan, yaratanın yarattığı tabiatı, olayları ve olguları incelemek, araştırmak ve gözlemlemek olan bilim yapmaktır. Olaylar ve nesneler karşısında yaratanın muradını (dinin ne vaaz ettiğini) anlamanın yolu nesneleri tanımak ve olayları anlamaktır. Hayatın ve tabiatın içine karışıp onları okumadan, onları var edenin muradını anlamak mümkün olur mu? Yaratanın tabiattaki yarattıklarını okuyan insan varlıklardaki ölçüyü, gücü hayranlık ve hayretle keşfeder. Tabiatı, insanları ve sosyal hayatı inceleyen insan, bütün bunlar arasında bağlantılı(etkileşimli) bütünlüğü fark eder ki, bu da insanın sorumluluk duygusunun gelişmesine katkı sağlar. Varlıklara koyduğu yasayı, ölçüyü, ilkeleri, dengeyi fark ettiğinde O’nun adaletini de fark eder. Bu güç ile ilmi, adaletle birleştirdiğini görünce kendisinin de bilmesi gerektiğini ve adaletli olması gerektiğini anlar. İnsanın ahlaklı olabilmesi için adaletli olması gerekir, adaleti sağlaması için güçlü olması gerekir, güçlü olması için bilgi sahibi olması gerekir, bilgi sahibi olabilmesi için varlıkları ve olayları incelemesi ve araştırması gerekir. Allah’ın yarattıklarını araştırmak, incelemek insana bilgi verir, bilgi insanın eşyaya hükmetmesini sağlar yani güç verir.
Bu gücü faydalı şekilde kullanmak için insana ahlak gereklidir, bu ahlakı da insana vicdanı sağlar. Din insanın vicdanını harekete geçirecek, onu canlı tutacak ilkeler vaaz eder. Din ve ahlak eğitimi ihmal edildiğinde ise güç sahibi olan insan, bu gücü yanlış şekillerde kullanarak kendine, hemcinslerine ve tabiata zarar verebilmektedir. Tabiattaki eşyayı tanıyarak insan güç elde etmektedir. Bu gücü kullanması ve kullanmaması gereken yerleri doğru tespit etmesi için de gelişmiş bir vicdana sahip olmalıdır ve bunu da din ve ahlak eğitimi sağlamaktadır.
Bilim ve din birbirini etkiyen, besleyen ve tamamlayan bir yapı içindedirler. Nihayetinde insan bir bütündür lakin bizim anlamayı kolaylaştırmamız için ayrım yapmaya ihtiyacımız olacaktır. Bilimin (yaratılanı tanıma) ve dinin (yaratanı tanıma) soruları, yöntemleri ve dilleri farklıdır. Bu farklılığı dikkate almazsak birbiri ile çatışan iki unsura dönüşebilirken, bu farklılığı dikkate aldığımızda birbirine katkı sağlayan, birbirinin yolunu açan ve birbirini tamamlayan unsurlar hâline gelmektedir. Bu olumlu bakış açısı aynı zamanda hem bireysel olarak insanın iç dünyasında tutarlılık ve bütünlüğe, hem de toplumsal hayatta anlamsal bütünlüğe ve toplumsal barışa katkı sağlamaktadır.
Bilim varlık hakkında nasıl, ne sorularını sorarak beş duyu organı vasıtasıyla ve akıl aracılığıyla cevaplar arar. Örneğin, "insan nasıl yaratıldı" sorusu bilimin sorusudur. İnsan kendisini diğer varlıkları ve tabiatı inceler ve buna cevaplar arar. Din de "insan niçin yaratılmıştır " diye sorar ve sezgisel bir cevap arar. Bilim bilgi edinir, din değer edinir. Bilimin dili sebeplilik dilidir, gerçekçidir. Din dili sebeplilikten uzaktır, sembolik ve mecazdır.
Din dilinde (kutsal metinlerde) ölü denen insanla (iman etmeyen, nankör), bilim dilinde ölü denen insanın (canını olmayan) anlamı farkıdır. Din dilinde 'kalbi hasta' ile ifade edilen şeyle, bilim dilinde 'kalbi hasta' ifadesi farklı anlamlarda kullanılmaktadır. Kutsal metinler birer ahlak ve vicdan kitabıdırlar ve bu amaçla okunmalıdırlar. Bu sebeple hem dini metinler hem de bilimsel metinler kendi anlam içeriği ve özellikleri dikkate alarak okunmalı ki doğru anlaşılsın. Dini metinleri bilimsel bakış açısıyla değerlendirmek ve eleştirmek hatalı yorum ve yaklaşımlarda bulunulmasına sebebiyet verebilir. Benzer şekilde dini metinlerden bilimsel yorumlar yaparak, bilimsel çalışmaları eleştirmek de yanlış sonuçlara varmamıza sebep olabilir. Örneğin, evrim konusu tabiat ve insanı gözlemlenerek-araştırılarak ortaya konabileceğinden bilimin konusudur. Bu konuda dini metinlerden yola çıkarak taraf olmak doğru değildir.
Yaratanın, yarattığı tabiatta ve gönderdiği kitaplarda ayetleri vardır. Tabiat ve insan yaratanın direk okunabilen ayetleridir. Kitaplardaki ayetleri ise yorum farklılıkları ve dil sorunları sebebiyle dolaylı okunabilen ayetleridir. Gönderilen kitabın ayetlerini (din) doğru anlamanın yolu, yarattığı ayetleri(bilim) okumaktır, onlara bakmaktır.