Ben bir akademisyen değilim.
Toplum bilimi ya da sosyal bilimler de okumadım.
Fakat topluma dair, özellikle bu toplumda yaşayan insanların sosyal haklarına dair konularda yaşanmış birçok tecrübelerim oldu.
Vakıf çalışmalarında, İlçemizde yaşayanların "Sosyal Hizmetler" konusunda maruz kaldıkları haksızlıklara ve eksikliklere tanık oldum.
Yapılan adaletsizlikleri ve özellikle hakları olduğu halde haklarını alamayanların uğradıkları haksızlıkları gördükçe üzüldüm.
İnandıklarımızın, elinden tutup da bizi bizim gibi yönetsin diye seçtiklerimizin sonrasında hüsrana uğramanın ve bu durumdan dolayı insanlarımızın kaldığı çaresizliklerin karşısında ezildim.
Sosyal yardımlaşmada, sosyal hizmetlerde gördüğüm ve tanık olduğum her olayda tek düşüncem;
Kalıcı ve devamlı çözümler için ne yapılabilir?
Ne yapabilirim?
Asıl önemli olan ise ne yapabiliriz? oldu.
Tabi ki aklımın yettiğince, tecrübelerime dayanarak birkaç proje ve çalışmalarım da oldu.
"Sevdamız hizmet" diye yola çıktıklarımızın niyetinin, "Sevdası koltuk ve rahatlık" olduğunu anladığımda ise düşündüğüm ve hayata geçirmek istediğim proje ve çalışmalarım başka baharlara, başka umutlara kalmıştı.
Ama benim memleketim burası.
Burası Hendek...
Benim buradan başka gidecek yerim yok.
Çok şükür, burayı da üç beş pervasıza harcatacak acizliğim yok.
Elimden geldiğince, dilimin döndüğünce İlçemizde yaşayanların uğradıkları haksızlıkları, İlçemizdeki yaşama ve yaşamaya dair engel olan zorlukları, İlçemizin yerel gazetesi olan Hendek Gündem'de anlatmaya çalışıyorum.
"Doğru eğritilir, büktürülür ama asla kırılamaz" sözünün yolundan sapmadan, Allah cc'dan başka kimseden korkmadan yazılarımla, hak bildiğim yolda yürümeye çalışıyorum.
Ne kadar etkili oluyor bilemem ama öncelikle seçtiklerimizin başarısızlıkları karşısında sorunları yüklenmek zorunda kalan vatandaşların bir dahaki seçimlerde düşünmesini sağlıyor olabilmek bile benim için yeterli.
Belki diyeceksiniz...
Sadece bu yeterli mi?
Mesele zaten bu.
Benim için yeterli olabilir ama bizim için asla yeterli olmamalı.
Bu topraklarda yaşıyorsak.
Bu memleketin suyunu içip ekmeğini yiyorsak, burada yapılan haksızlıkların karşısında sustukça, üretene değil tüketene değer verdikçe, içtiğimiz suyun, yediğimiz ekmeğin hakkını vermiyoruz demektir.
Taraflı hizmet görüyorsak, yerel sorunlarımız katlanarak devam ediyorsa, hakkımızı almakta çaresiz kalıyorsak, bizi yönetenlere gereken cezayı bir daha onlara şans vermemekle verebiliriz.
Evet, aldatılıyoruz ve aldanıyoruz.
Bizim için çalışacağını düşündüklerimiz tarafından kandırılıyoruz.
Hizmet etme hakkını isteyenlere verdiğimiz hakları, bizlere kullanmayanlar zaten bizden değildir.
Düğünüme, cenazeme geldiği gibi pazarıma, sokağıma, evime, ocağıma gelmekten imtina eden zaten bizden değildir.
Bizim bu topraklardan başka Vatanımız yok!
Bizim bu topraklarda yapacak işimiz çok!
Bizi bu topraklarda aldatanlara da verecek zamanımız ve oyumuz yok!
Allah'a emanet olun...