Ateş gazeteci Hülya Sürücü’ye verdiği özel demecinde, Sakarya Baro Başkanı Av. Recep Hacıeyüpoğlu’nun, Paralel Yapı’nın adalete olan güveni sarstığına dair değerlendirmelerini de yorumladı. Ateş, “Yargının içinde paralel güç ve-ya paralel olmayan güçler diye bir şey söz konusu olamaz. Yargı bir bütündür” dedi.
Turan Ateş ayrıca, HSYK seçimleri öncesinde siyasilere seslendi ve “Yargıdan elinizi çekin” şeklinde konuştu.
İşte “Yargı hiçbir dönem bu kadar bölünmedi ve tartışılmadı. Hakime de, Sav-cıya da güven kalmadı” diyen Sakarya Adalet Komisyonu eski Başkanı, emekli hakim Turan Ateş’in “yargıda paralel yapı” iddialarına ilişkin o yorumu:
“80 sonrası tarikatlar, polise el attı”
Geçmişte, öncelikle Emniyet birimleri içinde, Emniyetin 2’ye, 3’e bölündüğünü görüyoruz. 1980 öncesi Pol-Der, Pol-Bir adlı iki dernek vardı. Biri sağ, biri sol görüşü temsil ediyordu. 80 sonrası ise polis teşkilatı içine özellikle tarikat mensupları el attı ve tarikatlar etkili oldu. Eski Emniyet Müdürü Hanifi Avcı bunu daha kapsamlı açıklamıştı kitabında… Ona göre Emniyetin içinde büyük tarikatlaşma vardı. Avcı, tarikatlardan görevlilerin talimat aldıklarını beyan ediyordu.
Sayın Avcı kitabında ;”Karşı karşıya olduğumuz durum, hukuken yanlış yapılan birkaç işlemden ibaret değildir. Ya da birkaç polisin hatası veya birkaç hakimle savcının hukuku yanlış uygulama-sı, taraflı davranışı değildir. Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtası ile örgütsel faaliyettir. Karşımızdaki kişiler, polis,hakim ve savcı değil, onların örgütün ve cemaatin elamanlarıdır.Devletin hukukunu değil; cemaatin talimatını yerine getirmektedirler….”demişti…
Ben 35 YILLIK HAKİM,İNANMADI ve kitabıma Sayın Avcı’nın bu yorumunu; ÜZÜLEREK ve KAHROLARAK ALDIM….
“Uykularım kaçıyor”
Kitabımda bu açıklamalara inanmadım. İnanmak da istemiyorum…UYKULARIM KAÇIYOR… KA-BUSLAR GÖRÜYORUM…BİZ HAK ARAYANLARIN ve HAKSIZLIĞA UĞRAYANLARIN UMUDUYUZ….. ZALİMLERİN, HAKSIZLARIN ve HIRSIZLARIN KORKULU RÜYASIYIZ…Ama maalesef…
Burada bir tango aklıma geliyor ve mırıldanıyorum:
“BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN, AĞLADIĞIN DUYULMASIN…”
“Demokratik bir ülke miyiz?”
DEMOKRASİYİ ŞÖYLE TANIMLAYABİLİRİM: ” Demokrasi, çoğulcu, katılımcı kurallar ve kurumlar dü-zeni olup, bağımsız yargının denetimi ile yönetimin ve yasamanın GEÇERLİLİĞİNİN KORUNDUĞU BİR DÜZENDİR….”
Demokratik bir ülke miyiz? Bu kıstasları gözönünde tutarak değerlendirme yapabiliriz…. De-mokrasimizi de böyle bir testten geçirebilirsiniz….
“Tarikat, yerini yargı içi örgütlenmeye bıraktı”
2002’den sonra iktidar değişimi ile Emniyet içindeki tarikat örgütlenmesi, yerini bu kez yargı içindeki örgütlenmeye bıraktı. Gelen müfettişler, demokratik ve Atatürkçü hakimlerin sicilleri ile oynuyorlardı. Biz zaman zaman HSYK üyelerinin Yargıtay ve Danıştay’dan gelenleri uyarıyorduk, “bu müfettişlerin raporlarına itibar etmeyin” diyorduk. “Atatürk’ü savunan demokratları hırpalıyorlar…”dedik, İtibar e-dilmedi bunlara…
“Yarış, eşit koşullarda değil”
Şu anda HSYK’nın eski üyelerinden birkaç kişi aday, onların da bağımsız aday ama, PARELEL YAPININ adayları olduğu söyleniyor. Bir aday listesi daha var. O liste birkaç müfettiş, müsteşar yardımcısı,genel müdür, Yargıtay, Danıştay hakim ve savcılarından oluşan liste. Bu listenin için de, Devlet destekli, ikti-drı elinde tutan, AKP’nin desteklediği liste deniyor. Yargıçlar Birliği ve Yarsav’ın belirlediği liste de seçi-me giriyor…. Ancak yarış eşit koşullar altında yapılmıyor.
“Bakanlık karşılıyor”
Bugün Yargının Birlik ve Beraberliği Platformundaki adaylar; hakim ve savcılarla diyalog kuruyor. Kura-caklar tabi..Bu doğal ama, konaklama gibi masraflar Bakanlık tarafından karşılanıyormuş. Bunu iddia ediyorlar. TV’lerde de buna ilişkin yayınlar izledik. Diğer hakim ve savcıları da bu yönden etkiledikleri-ne dair yorumlar yapılıyor, bunlar üzücü…
“Yargıda siyaset olmaz”
Devletin yanında olan yapının düşünülmesi hatalı. Yargıda siyasi düşünceler öne çıkmaz, hukukun te-mel ilkeleri öne çıkar. Hakim önüne gelen olaylar için, Anayasaya,yasalara ve vicdani kanaatine göre karar verir... Yakın geçmişte Ergenekon ve Balyoz vs de Avukatların açıklama ve beyanlarına yer ver-memeleri, onlara sıkıntı yaratması bu olayları da doğruluyor. TV’deki bir programda,METİNER adın-daki hukukçu gazeteci, sanırım Mustafa Balbay “siz cellatınızı neden savunuyorsunuz?” dedi. Cellat dediği de PARELEL YAPI denen grup… Balbay da “biz hukuk kurallarının peşindeyiz” gibi açıklamalar yaptı.
“Savunma pasifize edildi”
BALYOZ, ERGENEKON…GİBİ DAVALARDA “SAVUNMA” ÇOK PASİFİZE EDİLDİ….”İDDİA SAVUNMAYI DOĞURUR….SAVUNMA DA KARARI DOĞURUR…İDİDAYI GEÇERLİ GÖRÜP; SAVUNMAYI DEĞERLEN-DİRMEYENE HAKİM; SAVUNMAYI DA İÇERMEYEN METNE DE MAHKEME KARARI DENMEZ….”
“Yargı, hiç bu kadar bölünmedi”
Yargı hiçbir dönem bu kadar bölünmedi ve tartışılmadı. Geçmişte bilgi birikimi olan yargı mensupları vardı. Biz de onlardan görüş alırdık. Verdiğimiz kararların doğruluğunu onlarla tartışırdık…. Ama siyasi görüşleri önemli değildi.Dinsel yönden İnançlı da olabilirdi, inançsız da. O duygu ve düşünceler yargı kararlarına yansımazdı.
“Yargıya güven de, saygı da kalmadı”
Şu an yargıya güven de, saygı da kalmadı. % üzerinden puan verecek olursak,YARGIYA GÜVEN DUY-GUSU %30’ u geçmez. Oysa bu oranın %85 veya %90 olması gerekirdi. Bunu kendi ellerimizle BİZLER bu noktaya getirdik.. Mevcut bazı arkadaşların koltuk hırsı uğruna verdikleri tavizlerle bu noktaya gelindi.
Bakın, bana orta not veren bir Adalet Müfettişi, bugün o grupta ve Başmüfettiş olarak HSYK üyeliğine aday. Benimle ilgili de epey bilgilere ulaştı. Bu müfettişin hakkımda düzenlediği ORTA notu ve HAL KAĞIDINI İst.8.İDARE MAHKEMESİNİ 2007/366 E.-2008/541 K. Nolu 21.12.2008 GÜNLÜ KARARI İLE İPTAL EDİLDİ…Danıştay’ın 2.DAİRESİ DE 2009/3780 E.-2011/533 NOLU KARARI İLE DE ONANDI. Onama kararı ve İstanbul 8 nci İdare Mahkemesi’nin İPTAL KARARINI ona bildirdim. “Tüm meslektaşlarımız bizim için kıymetli” dedi. Ben buna inanmıyorum.. Kendi düşüncesinde olanlar kıymetlidir. Çünkü bunun böyle olmadığı bana düzenlediği bir hal kağıdı ile ortaya çıkmıştır. Hal kağıdı yok sayılmıştır.
“Emniyet mensupları köşeye sıkıştırıldı”
Paralel yargı olarak itham edilen yargı, geçmişte Balyoz ve Ergenekon gibi davalarda görev yapan Emniyet mensupları köşeye sıkıştırıldı. Paralel Devlet gibi isimlerle adlandırılarak, devre dışı bırakıl-maya çalışıldı ve kısmen de bırakıldı. Ancak “paralel yapı” denilen TARİKAUNSURLARINI Devletin bi-rimleri bunları bilmiyor muydu? Devletin Bakanları 17 Aralık operasyonu sonrası “Ergenekon ve Bal-yoz Davaları KUMPAS” demişti. O ana kadar açıklanmamıştı kumpas olduğu….
Yargı bütünlüğü…
Yargının içinde paralel güç veya paralel olmayan güçler olamaz. Yargı bir bütündür. Hukukun temel ilkeleri yargıda öne çıkar. YARGI MENSUPLARININ GÜVENCESİ; Deneyimli ve Birikimli olan Hakim ve Savcılardır. Yargı mensupları DANIŞAN değil; her zaman geride durup DANIŞILANDILAR…..
Devleti temsil eden yapı ile yargı arasında bir sıkıntı var. HSYK üyelerinden istisna dışında birkaç kişi aday. Örneğin Hamsici aday olmadı… İbrahim Okur, Nesibe Hanım vs çıktı. Halihazırdaki HSYK üyele-rinden aday olan yok. Görüştüğüm bir üye “ben üniversitedeki görevime dönüyorum” dedi “isabetli olur” dedim.
“Devleti yıkacaklarmış”
Sakarya Baro Başkanı ile iyi diyaloğumuz vardı… Ancak kimin paralel, kimin olmadığı belli değil. Çarşı Grubu ve benzeri gruplar hakkında söylemler var… Devleti yıkacaklarmış… Devleti kim, nasıl yıkacak? Geçmişte ; Manisa’da bir grup genç Örgüt kurmaktan göz altına alındı…Kimisi tutuklandı, kimi de işkence gördü. Doktor kızım bile bana dedi ki “birkaç çocuk bir araya gelip devlet yıkacakmış.. Birkaç çocuk bir araya gelerek devleti yıkabiliyorsa; O DEVLET YIKILSIN…”Olacak iş mi?” Hoppala… Hangi güç ve neyle yıkacak? Bunlar abes şeyler. Yargı mensupları da bunu tartışırken İyi değerlendirmelidir bu iddiaları…
“Siyasiler Yargıdan Elini Çeksin”
Ancak tam bağımsız hakim ve savcıların yapacağı iştir bu. Paralel yanlısı veya karşıtlarının vereceği kararlar, ancak böyle olur. Yargı üzerindeki siyasi rüzgarlar kesilmeli. Siyasiler hakimlerden elleriniz çekin, onları kendi haline bırakın. O üzerinde fırtınalar estirdiğiniz hakimler, bir gün size de, bize de, kısacası hepimize de gerekecek. Onlara eski saygınlıklarını geri verelim. Onlardan uzak duralım. Bas-kı yapmayalım… Vaadlerle, uygun olmayan davranışlarla onları olumsuz etkilemeyelim”