Engellilik, sosyal yönleriyle her birimizi yakından ilgilendiren, olumsuz etkilerini en aza indirmek için herkesin katkısına, duyarlılığına ve ortak çabasına ihtiyaç duyulan toplumsal bir husustur.
Her yıl 3 Aralık geldiğinde takvimler, “Dünya Engelliler Günü”nü işaret eder.
Etkinlikler düzenlenir, konuşmalar yapılır, yemekler yenir. Yöneticiler konuşmalarında
eşitlik, erişilebilirlik ve fırsat adaleti gibi kavramları dillendirir.
Ellerimiz sıkılır, sırtımız sıvazlanır, umut dolu sözler duyulur. Ama sonra bir sessizlik olur. Ertesi gün, her şey aynı tas, aynı hamam devam eder. Peki, gerçekten fark ediliyor muyuz?
Toplumun Bizi Görme Biçimi sizce nasıl
Engelli bir hak savunucusu olarak, toplumun bizi nasıl gördüğü üzerine uzun zamandır düşünüyorum.
Bizleri çoğu zaman yardıma muhtaç, destek bekleyen bireyler olarak
algılıyorlar. Biz de fark edilmek, sesimizi duyurmak ve eşit haklara sahip bireyler olarak tanınmak için çabalıyoruz. Ancak bu fark edilme çoğu zaman bir
günle sınırlı kalıyor. 3 Aralık’ta masaların baş köşesine oturtuluyor, nazik sözlerle onurlandırılıyoruz. Peki ya ertesi gün?
Peki Ya Biz Kendimize Nasıl Bakıyoruz?
Bu noktada belki de asıl kritik soruyu kendimize sormalıyız: Biz kendimize nasıl bakıyoruz? Bizler, sadece 3 Aralık’larda yapılan etkinliklere katılıp
sırtımız sıvazlanınca mı var oluyoruz? Yılların birikimiyle kazandığımız haklarımız geriye giderken, bizler neden bu kadar sessiz kaldık? Neden sözde fark edilişi bu kadar kolay kabullendik?
Farkındalık mı? Fark Etmezlik mi?
Gerçek farkındalık, yalnızca bir günle sınırlı kalmaz. Gerçek farkındalık, o gün duyulan sözlerin ertesi gün eyleme dönüşmesiyle başlar. Eğer 3 Aralık’lar,
yalnızca yemek masalarındaki nezaket gösterileriyle geçiyorsa, bu gerçek bir fark ediliş değildir. Aksine, bu bir “fark etmezlik” durumudur.
Eşitlik Mücadelesi Devam Ediyor
Eşitlik, bir günle sağlanmaz. Eşitlik, ancak sürekli bir bilinçle ve mücadeleyle elde edilir. Bugün binbir emekle kazandığımız haklarımızda geriye gidiş
yaşanıyorsa, bu hepimizin sorumluluğudur. Hep birlikte daha yüksek sesle haykırmalı, 3 Aralık’ları bir formaliteden çıkarıp bir başlangıç noktasına çevirmeliyiz.
Çünkü eşitlik, sırtımız sıvazlanarak değil, mücadele ederek kazanılır.
Yeni Bir Başlangıç İçin
Belki de bu 3 Aralık, bizler için yeni bir farkındalık yaratma zamanı olabilir. Kendimize şu soruları sormalıyız: Haklarımız için daha fazla ne yapabiliriz?
Eşitliği ve adaleti gerçekten nasıl sağlayabiliriz? Çünkü sadece 3 Aralık’ta hatırlanmak değil, her gün toplumun bir parçası olarak kabul edilmek istiyoruz.
Bu yıl, 3 Aralık’ta sadece fark edilmeyi değil, gerçekten anlaşılmayı talep edelim. Artık sırtımızın sıvazlanmasına değil, omuz omuza mücadele etmeye ihtiyacımız
var. Çünkü eşitlik için sadece konuşmak yetmez; harekete geçmek gerekir. Unutmayalım ki engellilik engelli birey ve ailesi için zorlu yaşam koşullarını beraberinde getirmekte ve onların yaşadığı sorunlarla baş etmeleri sürecinde siz vatandaşlarımıza yerel yönetimlere ve politikacılara görevler düşmektedir.
Bu nedenle her alanda onların yaşamlarını kolaylaştırmak, yılın her günü onları anlamak için her gün birlikte çalışalım.
Hoşgörü, sevgi ve saygıyla daha güçlü bir ülkede hep birlikte yaşamı kucaklayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle, öncelikle ilimizde yaşayan engelli ve ailelerinin olmak üzere ülkemizdeki tüm engelli bireylerin 3 Aralık Dünya Engelliler farkındalık günlerini en içten dileklerimle kutluyor, herkesi engelli vatandaşlarımızın haklarına riayet etmeye davet ediyorum.
REHBER KORDNATÖR BAĞIMSIZYAŞAM HOCASI MİLLİ YÜZÜCÜ BİLGİSAYAR YAZILIMCISI ENGELLİ HAK SAVUNUCUSU SAKARYALI YUSUF DURDURMUŞ